Babakale, Türkiye nin batıdaki en uç noktasıdır. Babakale adını, 1723 yılında Osmanlı döneminde inşa edilen kalesinden alır.
Babakale limanı balıkçı ve diğer teknelere korunaklı bir barınak sağlar. Babakale, bu güzel kıyı şeridini keşfetmek isteyenlere bir çok konaklama imkanı sağlayan turistik bir beldedir.
Babakale nin kumlu plajı ve sığ denizi güvenli yüzme alanı arayanlar için idealdir. Tarihte korsanların uğrak alanı olan Babakale, Sultan III Ahmed döneminde inşa edilen kalesiyle çevre halkının korsan saldırılarından korunmasını sağlamıştır.
Çevre halkın geçim kaynağı genelde turizm, zeytincilik olup , bıçak yapımı ve ayakkabı üretimide yerel ekonomiye katkı sağlar.
Babakale de mola verip etrafı dolaşmak, balıkçı restoranlarında taze balık yemek ve Ege yi seyretmek, güzel bir gün geçirdik demek için haklı bir nedendir.
Troy (Truva, Troia) kenti Homeros’un Odyssey ve İlyada destanında adı geçen tahta Truva atı ile ünlü bir tarihi alandır. Truva Çanakkale şehirine 30 km ve Çanakkale boğazının iç kesimlere bazı yaklaşık 5 km mesafededir.
Truva yıllarca efsanevi bir şehir olarak algılanılıp varlığından şüphe duyulmuştur. Günümüzde, Truva tarihsel olarak çok iyi belgelenmiştir ve hakkında pek çok tarihi kayıt bulunmaktadır: Büyük İskender’in M.Ö. 334 yılında Troy u ziyaret ettiğinin kaydedildigi gibi.
Truva kenti zaman içinde vadinin su akıntıları nedeniyle kumlarla dolmasıyla günümüzde deniz kıyısından uzaklaşmıştır. Ilium adlı şehrin, Roma İmparatoru Augustos döneminde bu alanda kurulmuş olduğu bilinmektedir, ancak Ilium ticari önemini İstanbul şehrinin artan başarısı karşında yitirmiştir.
Bu alanda yapılan ilk kazıların sonuçu pek başarılı değildir. İlk kazılar, Frank Cabir adında bir İngiliz arkeolog tarafından gerçekleştirmiş ve daha sonra Heinrich Schliemann adında bir Alman arkeolog tarafından yürütülmüştür. Bu kazılardan elde edilen bilgilerde, dokuz farklı seviyelerde birçok yerleşim alanının , aynı yerde birbirleri üzerinde inşa edildiği anlaşılmıstır .
Schliemann yaptığı kazılarda, Truva orijinal şehirinden daha derin kalıntılara ulaşmıştır, farklı seviyeleri birbirine karıştırarak değerli antik malzemenin karışmasına neden olmuştur. Schliemann ın bu bölgede pek çok hazine bulduğu bilinmektedir, Priam Hazinesi bunlardan biridir, bu hazinenin parçalarını Berlin Müzesine satmıştır.
Son zamanlarda yapılan kazı çalışmalarında, Truva şehrinin MÖ 1250 ye ait şehir duvarlarına ve şehri çevreleyen derin hendeklerine ulaşılmıştır. Bu bulgular, bu alanın hiç şüphesiz efsanevi Truva kenti olduğunun kanıtıdır.
Troya efsanesinde bahsi geçen, Odysseus’un Truva kuşatmasını nasıl kırdığı hikayesi filimlere konu olmuştur. Büyük bir tahta at yenilgiyi kabul ediyormuş gibi yapan Yunan ordusu tarafından şehir duvarlarının dışında yerleştirilir ve Yunan filosu denize açılıp bölgeyi terkediyormuş gibi yapar. Atı ganimet olarak Truva şehrinin içine sürükleyen Truvalılar atın içinde saklanan askerlerden habersizdir. Gece geç saatlerde askerler attan çıkar, Truva kentinin kapılarını açıp, gittigi sanılan askerlerin şehre girmesine yardım eder. Truva halkı, kralı Priamos ve ailesi öldürülür. Bu muhteşem şehir kurnazlık ve hile ile tarihte el değiştirir.
Günümüze taşınan “Hediyeler taşıyan Rumların sakının” ifadesi, Truva atı hikayesinden kaynaklanmaktadır.
Zamanlarda yapılan düzenlemelerle Truva açık hava müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Otopark ve hediyelik eşya dükanları düzenlenmiştir.
Truva kalıntılarının 1873 yılında keşfedilmesinden sonra , bu antik kent hızlı bir şekilde dünyanın en ünlü arkeolojik alanlarından biri haline gelmiş, önemli bir dünya kültür mirasıdır.
Apollon Smintheus Tapınağı, Gülpınar kasabasında bulunmaktadır. Tapınağın burada inşa edilmiş olmasının en muhtemel nedenlerinden birinin, bu bölgenin su kaynakları bakımından zengin olduğudur.
Truva kentinin hakimiyetiyle birlikte, Yunanlılar, bu kıyı şeridi boyunca çok sayıda yerleşim alanı kurdular. Yunan kültürünün izlerini Apollon Smintheus Tapınağında olduğu gibi Dalyan köyünde bulunAlexander Troas antik kentinde de görmek mümkündür.
Homeros’un İlyada adlı eserinde anlatıldığı üzere; Apollon Smintheus tapınagında bir rahip olan Chyrses ın kızı , Chryseis, Truva kuşatması sırasında Agamemnon tarafından yakalanır. Chyrses, Apollo dan Yunanlıları cezalandırarak kızını kurtarması için yardım ister. Apollo Yunan saflarına zehirli bir ok göndererek ordu içinde salgın hastalığa yol açar. Applo yu kızdırdıklarını anlayan Yunanlılar felaketlerin üzerlerinden gitmesi için Chryseis i serbest bırakırlar.
İlyada’da, rahibin yakarışı şöyle anlatılır:
” Duy beni, …, sen ki Chryse ve kutsal Cilla yı koruyan, Tenedos u yöneten gümüş yaylı Tanrı… duy beni, Sminthe nin ulusu…benim dualarımı duy…ben hiç tapınağına çelenk süslü çelenkler koymadım mı, hiç boğa ve keçi adamadım mı, yağlarını yakmadım mı, dualarımı kabul et… oklarını onların üzerine göndererek, göz yaşlarımın intikamını almama izin ver…dualarımı kabul et…”
(Iliad, I, 37-42, Samuel Butler) (İlyada, I, 37-42, Samuel Butler)
Apollon Smintheus Tapınağında bulunan eserlerde İlyada destanında anlatılan Truva Savaşının hikayesi antik mermer taşlarda, vazolarda tasvir edilir, bu hikayenin izleri taş rölyef çalışmalarında da görülmektedir.
Bu sitede 1866 yılında başlayan ilk kazılara, uzun bir süre ara verilmiştir. Prof Dr Coşkun Özgünel gözetimi altında kazılara1980 yılında tekrar başlanmıştır.
Müze kazılarının yanı sıra Apollon Smintheus tarihin önemli eserlerini ve koleksiyonlarını bilgimize sunuyor.
Çanakkale ili, huzurlu doğası, sessizliği, Türk misafirperverliğinin en güzel örneğini sergileyen içten insanlarıyla kitle turizminin henüz keşfetmediği cennet bir beldedir.
Çanakkale den fazla bahsetmekten sakınmak istiyor insan bazen, bu sessiz ,güzel ve doğal halinin bozulmasından çekindiği için…
Güney kıyılarının Temmuz ve Ağustos aylarındaki karmaşası, boğucu sıcaklıklarının yerine, Çanakkale de Ege nin ılık yaz rüzgarlarının esintisi vardır. Zeytinlikler ve meyve bahçeleri, yaz mevsiminin en sıcak zamanında bile yeşil kırsallar, bereketli topraklarını sulayan, yer üstü ve yeraltı suları ve dağları ile efsanevi bir beldedir, Çanakkale.
Çanakkale şehiri tarih boyunca birçok medeniyete sahne olmuştur, şehirin stratejik konumu nedeniyle uğruna yapılan savaşların izleri hala görülmekte ve hikayeleri nesilden nesile yıllardan beri anlatılmakdadır.
Geyikli Çanakkale Ezine ilçesine bağlı bir beldedir. İlçenin en önemli özelliği limanı olup, Bozcaada ya düzenlenen feribot seferleriyle hizmet vermektedir. Eskiden Odunluk İskelesinden sağlanan bu hizmet şimdilerde Yükyeri İskelesinden sağlanmaktadır. Geyikli sahillerinde çok sayıda tatil ve yazlık ev olmasına karsılık, büyük ölçekli turistik tesisler henüz yoktur.
Bozcaada nın karşında olan sahili, Truva işgali için Achilleus ve askerlerinin buraya indiğine dair efsanesiyle ünlüdür. Bölgede , zeytin ve çam ağaçları yetişmektedir. ‘Eyvah Eyvah’ filmi 2010 yılında burada çekilmiştir.
Alexandria Troas antik kenti Dalyan köyünde olup Tavaklı ya gelen 13km uzaklıktatdır. Eski bir Yunan kenti olan Alexandria Troas, Büyük İskenderin komutasında olan Antigoneia Monophthalmus adlı bir komutan tarafından M.Ö. 306 yılında Ege kıyısında kurulmuş büyük kentlerden biridir. Kentin orijinal adının Antigonia olmasına rağmen bu Lysimachus tarafından Alexandria Troas olarak değiştirildiği bilinmektedir.
Alexandria Troas, Çanakkale ilinin Ezine ilçesi sınırları içinde yer alır. Truva antik kentine çok yakın olan Alexandria Troas ın bir çokları tarafından , Roma şehrinin anası olduğuna inanıldığı söylenir.
Alexandria Troas Anadolu’da kurulan en büyük Yunan şehirlerinden biridir. Bu bölgenin en önemli limanlarından birine sahip olan kentin nufusunun ihtişamlı zamanlarında nerdeyse 100.000 kadar olabileceği öne sürülmektedir. Burada üretilen granit sütunların Roma ve Roma İmparatorluğu’nun diğer şehirlerine gönderildiği bilinmektedir.
İmparator Konstantine, Bizansa karar vermeden önce Alexandria Troas kentini Roma İmparatorluğu’nun başkenti yapmayı düşünmüş, daha sonra Bizansın adını Konstantinopolis olarak değıştirmiştir. Konstantinopolis bugünkü adıyla İstanbul dur.
Roma döneminde önemli bir liman olan bu sehir, Tarsuslu Paul ve Antakyalı Ignatius tarafından ziyaret edilmiştir. Yıllar boyunca kentin önemi azalmış, Bizans döneminin sonlarına doğru kent yok olmaya bırakılmıştır.
Osmanlı döneminde, 14. yüzyılda Karasi Türkmenleri bu bölgeye yerleşmiştir. Yerli halk tarafındanEski Stambul olarak adlandırılan kalıntılar ve eski sütunlar yeni yerler inşa etmek için kullanılmıştır. Osmanlı sultanı Mehmed IV bu siteden taşınan sütunlarla Istanbul da Yeni Valide camiyi inşa ettirmiştir. 18. yüzyılda antik kenttin kalıntaları eşkıyalar için saklanma yeri olmuştur.
Daha sonraki zamanlarda site bitkiler ve otlarla kaplanmıştır. Kentin taşları kaybolmuş ve kente ait izler silinmeye yüz tutmaya başlamıştır. Son yapılan kazı çalışmalarında, Bal Saray olarak adlandırılan hamam ve gymnasium kompleksi ortaya çıkarılmıştır.
Ziyarete açık olan bu site yaklaşık 400 hektar (1000 dönüm) kadar bir alanı kaplar. Ziyaretçiler bu alanda saray, tapınak, tiyatro, hamam ve daha yakın zamanda ortaya çıkarılan stadyum ve birkaç büyük yapının kalıntılarını görebilir.
Alexandria Troas açık hava müzesi tüm yıl boyunca, 08:00 17:00 saatlerinde ziyarete açıktır.